Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Ernaux, kadın edebiyatçıların eserlerinin genellikle göz ardı edildiğini belirtti. “Erkekler yazdığında bu edebiyat oluyor, kadınlar yazınca sadece kitap yazdı oluyor,” diyen Ernaux, geçmişte kadınların çocuk kitapları yazmasının toplumsal normlar tarafından kabul gördüğünü, ancak 1970’lerden sonra kadınların bedenleriyle ilgili doğrudan yazılar yazmaya başlamasıyla durumun değiştiğini vurguladı.
Yazma Biçimindeki Dönüşüm
Yazma stiline değinen Ernaux, eserlerinde gerçeği olduğu gibi yansıtmayı hedeflediğini dile getirdi. Orta sınıf ve işçi sınıfı arasındaki gerginliği metaforlardan uzak durarak aktardığını söyleyen yazar, bu yaklaşımının "düz yazmak" olarak tanımlandığını belirtti.
Pandemi ve Toplumların Uysallığı
Basın toplantısında pandeminin etkileri üzerine de konuşan Ernaux, “Pandeminin hemen sonrasında toplumların uysallığı gündeme geldi. Her türlü talimata karşı bir boyun eğme ve kabullenme durumu ortaya çıktı,” dedi. Bu durum, toplumların değişime nasıl tepki verdiğini gösteriyor.
Politik ve Sosyal Sorunlara Duyarlılık
Yazar, edebiyatın siyasetten kaçınamayacağını vurguladı. “Edebiyat toplumu dönüştüremez ama bir bilinç yaratabilir,” diyen Ernaux, Simone de Beauvoir’un "İkinci Cinsiyet" kitabının kendisinde yarattığı içsel devrimi örnek gösterdi. Ernaux, edebiyatın toplumsal sorunlara duyarlılığı artırma gücünü gözler önüne serdi.
Cesur İfadeler
Annie Ernaux'un cesur ifadeleri, edebiyat dünyasındaki cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekiyor. Kadın yazarların karşılaştığı zorluklar ve toplumsal cinsiyet normlarının etkileri, onun eserlerinde ve söylemlerinde kendini açıkça gösteriyor. Edebiyatın gücü, sadece bir hikaye anlatmanın ötesinde, toplumsal dönüşüm için bir araç olma potansiyeline sahiptir.
```