Amerikan bilim adamlarının yürüttüğü kapsamlı bir araştırma, kan testine eklenen yeni biyomarkerlerle birlikte, kalp hastalığı riskinin çok daha önceden belirlenebileceğini ortaya koydu. Bu yenilik, özellikle uzun vadeli sağlık stratejileri ve kişiselleştirilmiş tıp açısından büyük bir adım olarak değerlendiriliyor.
Araştırmanın detayları Londra'da düzenlenen uluslararası kardiyoloji kongresinde paylaşıldı. Bilim insanları, kan testlerinde kullanılan geleneksel göstergelerin ötesine geçerek, kalp krizi riskini çok daha uzun bir süre öncesinden tahmin edebilen ek göstergeler geliştirdi. Bu göstergeler, bireylerin kalp sağlığıyla ilgili risk faktörlerini daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirme imkanı sunuyor.
ERKEN TEŞHİS ÖNERİSİ
Yeni yöntem, mevcut testlerin yanı sıra, kalp hastalıklarının gelişimini öngören ve bu bilgi imkânılar öncesinden veren biyomarkerlerin kombinasyonunu içeriyor. Böylece, potansiyel kalp krizi riskine sahip bireyler, zamanında müdahale edilebilecek ve önleyici sağlık tedbirleri alınabilecek.
Bu bulgular, kardiyoloji alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor ve gelecekte kalp hastalıklarının daha etkili bir şekilde yönetilmesi için büyük umut vaat ediyor.
YENİ KAN TESTİ DÜZENİ 30 YILLIK KALP RİSKİ TAHMİNİ
Cumartesi günü New England Journal of Medicine'de yayımlanan bir araştırma, rutin kan testlerine getirilen yeni düzenlemeyle, bir kişinin 30 yıllık kalp hastalığı riskini tahmin edebilmenin mümkün olduğunu gösterdi. Bu gelişme, kolesterol ölçümünden daha fazlasının değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlar, yıllardır kalp hastalıklarını değerlendirmede genellikle LDL veya "kötü" kolesterol seviyelerine odaklanan kan testlerine başvuruyorlardı. Ancak, Boston’daki Brigham and Women’s Hospital'da Kardiyovasküler Hastalıkları Önleme Merkezi'nin direktörü Dr. Paul Ridker, kalp hastalığı riskini belirlemede daha geniş biyolojik göstergelere ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Dr. Ridker ve ekibi, LDL kolesterolün yanı sıra, lipoprotein (a) veya Lp(a) adı verilen bir tür yağ ve bir iltihap göstergesi olan C-reaktif protein (CRP) seviyelerinin de risk tahmininde kritik rol oynadığını tespit etti.
30.000 KADIN ÜZERİNDEN SONUÇLAR
Araştırma, Kadın Sağlığı Çalışması'na dahil yaklaşık 30.000 ABD'li kadının kan tahlili verilerini inceleyerek gerçekleştirildi. Bu kadınlar, 1992-1995 yılları arasında çalışmaya katıldıklarında ortalama 55 yaşındaydılar. Çalışma süresince, yaklaşık %13'ü kalp krizi, felç, arter ameliyatı veya kalp hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi.
YENİ TESTLE 30 YILIN RİSKİ
Katılımcıların LDL kolesterol, Lp(a) ve CRP seviyeleri, kalp hastalığı riskinin tahmininde kullanıldı. Araştırma sonuçları, bu ölçümlerin tek başına ve birlikte değerlendirildiğinde, bir kadının 30 yıl boyunca kalp sağlığını tahmin edebileceğini gösterdi. En yüksek LDL kolesterol seviyelerine sahip kadınlar, en düşük seviyelere sahip olanlara göre %36 daha yüksek kalp hastalığı riski taşıyordu. En yüksek Lp(a) seviyeleri, %33 daha fazla risk taşırken, en yüksek CRP seviyelerine sahip kadınlar ise %70 daha fazla risk altındaydılar. Üçü birlikte değerlendirildiğinde, en yüksek seviyelere sahip kadınların, en düşük seviyelere sahip olanlara kıyasla felç geçirme ihtimali 1,5 kat, koroner kalp hastalığına yakalanma ihtimali ise üç kat daha fazla oldu.
Bu bulgular, özellikle kalp hastalığı riskini değerlendirmede daha kapsamlı bir yaklaşımın önemini vurguluyor. Geleneksel risk faktörleri arasında obezite, diyabet, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol seviyeleri bulunurken, Lp(a) ve CRP testleri daha az belirgin risk faktörlerini ortaya çıkarabilir. Arizona'daki Dignity Health'te kadın kalp sağlığı sistem direktörü olan Dr. Rachel Bond, herkesin hayatında bir kez Lp(a) testi yaptırmasını önerdi. Yüksek Lp(a) seviyelerinin ömür boyu devam edebileceğine dikkat çeken Bond, menopoz sonrası kadınların bu testi tekrar yaptırmak isteyebileceğini belirtti.
Dr. Ridker, doktorların bu üç aşamalı kan testini hastalar 30'lu veya 40'lı yaşlarındayken yapmalarını tavsiye ediyor. Bu şekilde, gözden kaçabilecek risk faktörlerini erken teşhis ederek müdahalede bulunma şansı elde edilebilir.
